URARTU UYGARLIĞI (M.Ö. 860-580)
Hitit İmparatorluğunun güçlü bir biçimde varolduğu ve bugünkü Elazığ yöresinde Hurri kökenli İşuwa Krallığını egemenliği altında bulundurduğu yıllarda daha doğuda da (Van gölü yöresinde) birtakım kabileler yaşamaktaydı. Bu bölge Asurlular tarafından Uruatri (dağlık bölge) olarak adlandırılmaktaydı.M.Ö. 9. yüzyılın ortalarında, göçebe durumdaki bu kabileler birleşerek Urartu Devletini kurdular. Urartu Krallarının listesi aşağıda verilmektedir :
Aramu M.Ö. 860-840
I. Sardur M.Ö. 840-830
İspuini M.Ö. 830-810
Menua M.Ö. 810-780
I. Argisti M.Ö. 780-760
II. Sardur M.Ö. 760-730
I. Rusa M.Ö. 730-713
II. Argisti M.Ö. 713-685
II. Rusa M.Ö. 685-645
III. Sardur M.Ö. 645-625
Erimena M.Ö. 625-605
III. Rusa M.Ö. 605-590
IV. Sardur M.Ö. 590-580
Kendileri için Biaini terimini kullanan Urartuların başkenti Van Gölü kıyısında bir kayalığın üzerine kurulmuş bulunan Tuşpa idi. Ülkenin en geniş sınırları kuzeydoğuda Sovyet Ermenistanına, güneydoğuda Urmiye Gölüne, kuzeybatıda Erzincan’a, güneybatıda ise Malatya yöresi ve Toros dağlarına değin uzanıyordu. Buralarda askeri ve ekonomik amaçlı pek çok kent kurulmuştu (batıda Palu, kuzeyde Armavir Blur, Van bölgesinde Çavuştepe ve Fırat kıyısında Habibuşağı gibi).
M.Ö. 8. yüzyılın ortalarında Urartu’nun etki alanı Suriye’ye doğru genişlemeye başlamıştı. Kral II. Sardur bazı Geç Hitit beylikleriyle bir koalisyon kurup Asur egemenliğine karşı harekete geçti. Ancak Asurlular M.Ö. 743 tarihinde Adıyaman-Gölbaşı yöresinde Urartu-Geç Hitit koalisyonunu yenerek Tuşpa’yı kuşatınca Urartu egemenliğine büyük bir darbe vuruldu. Aynı dönemde de kuzeyden göçebe Kimmerlerin saldırıları başlamıştı. Bu nedenlerle Urartular M.Ö. 8. yüzyıl sonlarında Van gölü yöresine çekilmek zorunda kaldılar. Daha sonra II. Argişti ve II. Rusa dönemlerinde yeniden bazı merkezler kuruldu (Toprakkale, Adilcevaz, İran’da Bastam, Aras ırmağının kuzeyinde Karmir Blur gibi). Buna karşın Urartu devletinin gerilemesi durdurulamadı ve M.Ö. 612 yılında Asur İmparatorluğunun yıkılışını izleyen on yıl içinde Urartu devletine Medler ve İskitler tarafından son verildi.
Urartuların en önemli çalışmaları bayındırlık alanında olmuştur. Bunun nedeni de bölgenin sarp kayalık yapısı nedeniyle son derece ölçülü biçimde inşa edilmesi gereken kaleler ve şehirlerin gerekli olmasıdır. Urartular tarafından inşa edilen kale, kent, baraj, su kanalı, tapınak ve kaya anıtları bu bayındırlık çalışmalarının en canlı tanıklarıdır. Ayrıca Tuşpa’da kayalara oyulmuş olan Urartu kral mezarları türünün dünyadaki ilk temsilcileridir.
Urartu dini çok tanrılıydı. En önemli tanrıları Haldi (Savaş Tanrısı), Teişeba (Fırtına Tanrısı-Hititlerde Teşup) ve Şivini (Güneş Tanrısı) idi. Urartular bu tanrılara açıkhava kutsal alanları yanında kendilerine özgü büyük bir kompleks oluşturan tapınaklarda da törenler düzenlerlerdi. Bu tapınakların en ilginç özelliği tanrı heykelinin durduğu kare planlı yüksek kuledir. Dış yüzlerine tanrılara adak olarak sunulmuş tunç kalkanların asılı olduğu bu yapıların iç duvarları mavi ve kırmızının egemen olduğu duvar resimleriyle bezeliydi. Bu tür tapınaklara örnek olarak Ağrı’nın Patnos ilçesindeki Aznavurtepe kalesindeki tapınak ile Toprakkale’deki tapınak verilebilir.
Urartu sarayları genellikle iki katlıydı. Alt kat mutfak, banyo, tuvalet gibi hizmet birimlerine ayrılmıştı. Üst katta ise büyük bir kabul salonu ile yatak odaları bulunmaktaydı (Çavuştepe ve Adilcevaz Urartu sarayları gibi).
Urartu devletinde her türlü alt yapı hizmeti devlet tarafından planlanmıştı. Bunlar arasında sulamaya özel bir önem verilmişti. Kral Menua’nın yaptırttığı 56 km. uzunluğundaki su kanalı (şamram Kanalı) 2800 yıl önce yapılmış olmasına rağmen bugün hala Van’da hizmet vermektedir. Aynı şekilde Toprakkale için inşa edilmiş olan Keşişgöl Barajı bazı onarımlarla günümüzde de kullanılmaktadır.
Ayrıca Urartu şehirleri arasındaki ulaşımı sağlayabilmek için bir karayolu şebekesi kurmuşlardı. Dünyanın en eski ulaşım sistemlerinden olan Urartu karayollarının en etkileyici kalıntıları Bingöl dağları üzerindedir. Van’dan Palu, Harput ve Malatya’ya uzanan bu karayolu ortalama 5.40 m. genişliğinde olup, her 25-30 km. de bir konaklama istasyonu bulunuyordu.
Dilleri Hurrice ile akraba olan Urartular, çivi ve hiyeroglif yazısı kullanıyorlardı. Urartu ülkesi ve çevresi gümüş, bakır ve demir kaynakları açısından zengin olduğundan maden işlemeciliği oldukça gelişmişti. Kuyumculuk, kabartmalarla süslü tunç kemerler, tunçtan heykeller, kazanlar, at koşum takımları ve silahlar ile demirden şamdanlar dikkat çekicidir.